Afyonkarahisar Milliyetçi Haraket Partisi(MHP) İl Başkanı Mehmet Karagöz yazılı bir açıklama ile dünya gündemini değerlendirdi.
Karagöz;"Bölgemizde ve Suriye'de Terör örgütlerinin kullanıldığı iddialarını güçlendirecek ilginç olaylar oluyor.
Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG, 9 Eylül'de ABD desteğiyle başlattığı Deyrizor saldırılarında terör örgütü DEAŞ'a karşı kentin kuzey ve doğu kırsalında ilerlemeye devam ediyor.
Deyrizor'dan gelen haberler, terör örgütü YPG Suriye'nin Irak sınırına hakim Deyrizor kent merkezinin 35 kilometre doğusunda yer alan el-Tenek petrol sahasını işgal ettiği yönündedir.
O bölgeden DEAŞ'ın el-Tenek'in doğusuna çekilmesi, danışıklı bir planın işlediğini gösteriyor. İŞİD örgütü PYD/PKK'nın geldiği her yerden sessizce ayrılması bu örgütlerin arka planında bir yöneteninin olduğu zannını güçlendirmektedir.
ABD-YPG işbirliği kabul edilemez bir manzaradır.
Koca bir devlet derme çatma bir cani gurubuyla, teröristlerle anılabilir mi?
Suriye'de konuşlanan Rusya ve İran'ın bu olaylar karşısındaki sessizliği ise ayrı bir tartışma konusudur.
Suriye'de terörist odaklar ilerlerken İran'ın, Rusya'nın ABD ile yarenlik etmesi hangi çizgide durdukları konusunda şüphelidir, kaldı ki; onlarda YPG konusunda Türkiye ile aynı çizgide değil.
Suriye bataklığında yaşanan güç savaşında "patron" kimdir? kimin eli kimin cebindedir?
Suriye'de YPG, Deyrizor'daki zengin petrol sahası El-Ömer ile Cafra yataklarını ele geçirmesi ve en büyük gaz tesisi Konoko'yu işgal etmesi gerçekten terörün ve destekçilerinin geldiği boyutu gösteriyor.
YPG terör örgütü neredeyse Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini elinde tutuyor.
Bu manzaraya göre ABD destekli terör örgütü yıllardır süren Suriye iç savaşının "teröre" teslim olduğudur.
Bu karmaşa içinde Birleşik Arap emirlikleri, İran, Rusya, Amerika büyük bir güç yarışına girmiştir.
Bu yarışta terörist örgütlerini kullanıldığını düşünülen devletler, insanlık için ciddi bir tehdit değil mi?
Özellikle silah üreten ülkelerin törör guruplarına silah temini oldukça tehlikelidir.
Terör örgütlerine sağlanan silahların hangi ülkeye gideceği ve nasıl kullanılacağı bilinmemektedir.
Nitekim Türkiye sınırlarından sızarak eylem yapan PKK -İŞİD gibi terör örgütlerinin kullandığı silahların müttefikimiz dediğimiz ülkelere ait olması düşündürücüdür.
Terör örgütlerine silah sağlayarak patronluk yapan devletlerin saygınlığını koruması mümkün mü?
Terör örgütlerini "özgürlük savaşçısı" gibi yorumlayan zihniyetin teröristlerden farkı nedir?
Tüm bu şüpheler karşısında Birleşmiş Milletler ve Uluslararası kamuoyu nerededir?
Yaşanabilir bir dünya için, meşru olmayan hiçbir gücün kullanılmaması gerekirken terörist örgütleri modern silahlarla donatmak insanlığa ihanettir.
ABD Kültür Kütüphanesi arşivlerinde rafta bulunan “The Sleeping Giant of Anatolia” kitabında yazan (Anadolu nun Uyuyan Devi) ibaresi tamda buraya denk gelmektedir. Burda bahse konu olan dev Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında yapmış olduğu değerlendirmeler şu şekildedir.
BOZGUNCULAR UMUTSUZ
Aziz milletimiz milli birlik ve kardeşlik duygusuna şuurla ve gururla sahip çıkmaktadır. Bozguncular, çok şükür karamsar ve umutsuzdur. Bölücüler arkasına baka baka yaşamakta, rahat nefes alamamakta, kimisi kafese, kimisi de kodese girmekten kurtulamamaktadır. Buhran sevdalıları, bunalım düşkünleri kıstırılmış, köşeye sıkışmıştır. Vurguncular tedirgin ve korku içindedir. Terörle mücadele korkusuzca, kararlı bir şekilde hainleri hedef almaktadır. En son terörist teslim alınıncaya, en son kanlı silah kırılıncaya kadar mücadeleden geri dönüş, milli azim ve iradeden geri adım yoktur ve tüm yollar kapalıdır. Milliyetçi -Ülkücü Hareket olduktan sonra, ne memleket, ne de millet batacaktır. Ne melanet ne de menhus ve melun emeller kazanacaktır.
YENİ YETME PRENSLER
Suudi Arabistan'da kıran kırana bir iktidar savaşı yaşanmaktadır. Mevcut Kral'dan sonra tahta geçmesi beklenen 32 yaşındaki oğlunun saha temizliği yaptığı, engel çıkaracak ne kadar isim varsa susturmaya veya suçlu hale getirmeye çalıştığı yoğun biçimde iddia edilmektedir. Bunlar Suudi Arabistan'ın iç meselesidir. Ancak inancımızın kutsal mabet ve miraslarının bulunduğu Suudi Arabistan'ın küresel oyunlara teşne olması, dünyevi iktidar çatışmalarına kapılması hakikaten de esef vericidir. FETÖ'ye sipariş edilen dinler arası diyalog ve Ilımlı İslam projesine şimdi aklı bir karış havada, yeni yetme prensler mi taliptir? Bunun sonu bölgesel yok oluştur. Suudi Arabistan, bir Hollywood yıldızı ve moda ikonuna benzetilerek tasarlanan robota dünyada ilk kez vatandaşlık vermekle ne yapmak, nereye varmak istemektedir? İslam'ın özüne zarar veren, Allah'ın emir ve yasaklarını çiğneyen, çiğnenmesine göz yuman, batıl hedeflerle yan yana gelen anlayışı Müslümanlıkla bir tutmak, sorarım sizlere, nereye kadar mümkündür?
ABD FETÖ'YÜ ARKALAMAKTAN VAZGEÇSİN
Anlaşıldığı kadarıyla IŞİD, Irak ve Suriye topraklarında işgal ettiği alanlarının büyük bir kısmını yitirmiştir. IŞİD'in çekildiği bölgeleri, başta Rakka olmak üzere, PKK-PYD-YPG terör öğütleri doldurmaktadır. Bu kabul edilemez bir komplo ve şiddetli bir tuzaktır. Bu coğrafyada Türkiye'nin arkasından iş çevirenler, terör örgütlerini açık ya da gizli destekleyenler, ince işçilikle ülkeler arasında nifak tohumu ekenler insanlık vicdanında her zaman mahcup ve mahkûm olacaklardır. Bunu özellikle ABD ve Rusya'nın bilmesinde fayda vardır. ABD, anlık müdahaleyi, telefon diplomasisini bir kenara bırakmalı; samimiyse, Türkiye'yle aynı ittifakın içindeyse, önce terör örgütlerinden elini ayağını çekmeli, ardından FETÖ'nün hain başını elleri kelepçeli şekilde ilk uçakla Türkiye'ye göndermelidir. ABD, PKK'ya silah vermeyi bıraksın. FETÖ'yü arkalamaktan vazgeçsin. Türkiye'yi küçümsemekten, küçük görmekten çok acil uzaklaşsın. Zira Türkiye büyüktür, söküğü varsa kendi dikebilecek, eksiği varsa kendi giderebilecek bir ülkedir.
MİLLET İRADESİYLE AYNI HİZADAYIZ
Şayet önümüzdeki siyasal süreçte bloklaşma sertleşir, cepheleşme keskinleşirse, CHP yanına HDP ve diğer yedeklerini alıp 16 Nisan'ın rövanşını almak için çalışmalarına hız verirse Milliyetçi Hareket Partisi buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır. Bu bloklaşmaya cevaben, 15 Temmuz'dan beri süregelen tutarlı ve kararlı duruşumuz korunacak, siyasi pozisyonumuz tartışmasız muhafaza edilecektir. Türkiye'nin demokratikleşme, normalleşme ve istikrar içinde bir yönetim yapısına kavuşabilmesi için 15 Temmuz'dan buyana üstlendiğimiz sorumluluk aynen devam ettirilecektir. Geçim kapısı fitne olanlara karşı ülkenin geleceği için millet iradesiyle aynı hizada, aynı kümede, aynı safta duracağız. Bu Milliyetçi Hareket Partisi sözüdür. Bunun adına kim ne diyorsa desin, ne yorum yaparsa yapsın, hepsi kendi meseleleri, kendi bilecekleri iştir.
MEHMET KARAGÖZ
MİLLİYETÇİ HARAKET PARTİSİ
AFYONKARAHİSAR İL BAŞKANI
Karagöz;"Bölgemizde ve Suriye'de Terör örgütlerinin kullanıldığı iddialarını güçlendirecek ilginç olaylar oluyor.
Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG, 9 Eylül'de ABD desteğiyle başlattığı Deyrizor saldırılarında terör örgütü DEAŞ'a karşı kentin kuzey ve doğu kırsalında ilerlemeye devam ediyor.
Deyrizor'dan gelen haberler, terör örgütü YPG Suriye'nin Irak sınırına hakim Deyrizor kent merkezinin 35 kilometre doğusunda yer alan el-Tenek petrol sahasını işgal ettiği yönündedir.
O bölgeden DEAŞ'ın el-Tenek'in doğusuna çekilmesi, danışıklı bir planın işlediğini gösteriyor. İŞİD örgütü PYD/PKK'nın geldiği her yerden sessizce ayrılması bu örgütlerin arka planında bir yöneteninin olduğu zannını güçlendirmektedir.
ABD-YPG işbirliği kabul edilemez bir manzaradır.
Koca bir devlet derme çatma bir cani gurubuyla, teröristlerle anılabilir mi?
Suriye'de konuşlanan Rusya ve İran'ın bu olaylar karşısındaki sessizliği ise ayrı bir tartışma konusudur.
Suriye'de terörist odaklar ilerlerken İran'ın, Rusya'nın ABD ile yarenlik etmesi hangi çizgide durdukları konusunda şüphelidir, kaldı ki; onlarda YPG konusunda Türkiye ile aynı çizgide değil.
Suriye bataklığında yaşanan güç savaşında "patron" kimdir? kimin eli kimin cebindedir?
Suriye'de YPG, Deyrizor'daki zengin petrol sahası El-Ömer ile Cafra yataklarını ele geçirmesi ve en büyük gaz tesisi Konoko'yu işgal etmesi gerçekten terörün ve destekçilerinin geldiği boyutu gösteriyor.
YPG terör örgütü neredeyse Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini elinde tutuyor.
Bu manzaraya göre ABD destekli terör örgütü yıllardır süren Suriye iç savaşının "teröre" teslim olduğudur.
Bu karmaşa içinde Birleşik Arap emirlikleri, İran, Rusya, Amerika büyük bir güç yarışına girmiştir.
Bu yarışta terörist örgütlerini kullanıldığını düşünülen devletler, insanlık için ciddi bir tehdit değil mi?
Özellikle silah üreten ülkelerin törör guruplarına silah temini oldukça tehlikelidir.
Terör örgütlerine sağlanan silahların hangi ülkeye gideceği ve nasıl kullanılacağı bilinmemektedir.
Nitekim Türkiye sınırlarından sızarak eylem yapan PKK -İŞİD gibi terör örgütlerinin kullandığı silahların müttefikimiz dediğimiz ülkelere ait olması düşündürücüdür.
Terör örgütlerine silah sağlayarak patronluk yapan devletlerin saygınlığını koruması mümkün mü?
Terör örgütlerini "özgürlük savaşçısı" gibi yorumlayan zihniyetin teröristlerden farkı nedir?
Tüm bu şüpheler karşısında Birleşmiş Milletler ve Uluslararası kamuoyu nerededir?
Yaşanabilir bir dünya için, meşru olmayan hiçbir gücün kullanılmaması gerekirken terörist örgütleri modern silahlarla donatmak insanlığa ihanettir.
ABD Kültür Kütüphanesi arşivlerinde rafta bulunan “The Sleeping Giant of Anatolia” kitabında yazan (Anadolu nun Uyuyan Devi) ibaresi tamda buraya denk gelmektedir. Burda bahse konu olan dev Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında yapmış olduğu değerlendirmeler şu şekildedir.
BOZGUNCULAR UMUTSUZ
Aziz milletimiz milli birlik ve kardeşlik duygusuna şuurla ve gururla sahip çıkmaktadır. Bozguncular, çok şükür karamsar ve umutsuzdur. Bölücüler arkasına baka baka yaşamakta, rahat nefes alamamakta, kimisi kafese, kimisi de kodese girmekten kurtulamamaktadır. Buhran sevdalıları, bunalım düşkünleri kıstırılmış, köşeye sıkışmıştır. Vurguncular tedirgin ve korku içindedir. Terörle mücadele korkusuzca, kararlı bir şekilde hainleri hedef almaktadır. En son terörist teslim alınıncaya, en son kanlı silah kırılıncaya kadar mücadeleden geri dönüş, milli azim ve iradeden geri adım yoktur ve tüm yollar kapalıdır. Milliyetçi -Ülkücü Hareket olduktan sonra, ne memleket, ne de millet batacaktır. Ne melanet ne de menhus ve melun emeller kazanacaktır.
YENİ YETME PRENSLER
Suudi Arabistan'da kıran kırana bir iktidar savaşı yaşanmaktadır. Mevcut Kral'dan sonra tahta geçmesi beklenen 32 yaşındaki oğlunun saha temizliği yaptığı, engel çıkaracak ne kadar isim varsa susturmaya veya suçlu hale getirmeye çalıştığı yoğun biçimde iddia edilmektedir. Bunlar Suudi Arabistan'ın iç meselesidir. Ancak inancımızın kutsal mabet ve miraslarının bulunduğu Suudi Arabistan'ın küresel oyunlara teşne olması, dünyevi iktidar çatışmalarına kapılması hakikaten de esef vericidir. FETÖ'ye sipariş edilen dinler arası diyalog ve Ilımlı İslam projesine şimdi aklı bir karış havada, yeni yetme prensler mi taliptir? Bunun sonu bölgesel yok oluştur. Suudi Arabistan, bir Hollywood yıldızı ve moda ikonuna benzetilerek tasarlanan robota dünyada ilk kez vatandaşlık vermekle ne yapmak, nereye varmak istemektedir? İslam'ın özüne zarar veren, Allah'ın emir ve yasaklarını çiğneyen, çiğnenmesine göz yuman, batıl hedeflerle yan yana gelen anlayışı Müslümanlıkla bir tutmak, sorarım sizlere, nereye kadar mümkündür?
ABD FETÖ'YÜ ARKALAMAKTAN VAZGEÇSİN
Anlaşıldığı kadarıyla IŞİD, Irak ve Suriye topraklarında işgal ettiği alanlarının büyük bir kısmını yitirmiştir. IŞİD'in çekildiği bölgeleri, başta Rakka olmak üzere, PKK-PYD-YPG terör öğütleri doldurmaktadır. Bu kabul edilemez bir komplo ve şiddetli bir tuzaktır. Bu coğrafyada Türkiye'nin arkasından iş çevirenler, terör örgütlerini açık ya da gizli destekleyenler, ince işçilikle ülkeler arasında nifak tohumu ekenler insanlık vicdanında her zaman mahcup ve mahkûm olacaklardır. Bunu özellikle ABD ve Rusya'nın bilmesinde fayda vardır. ABD, anlık müdahaleyi, telefon diplomasisini bir kenara bırakmalı; samimiyse, Türkiye'yle aynı ittifakın içindeyse, önce terör örgütlerinden elini ayağını çekmeli, ardından FETÖ'nün hain başını elleri kelepçeli şekilde ilk uçakla Türkiye'ye göndermelidir. ABD, PKK'ya silah vermeyi bıraksın. FETÖ'yü arkalamaktan vazgeçsin. Türkiye'yi küçümsemekten, küçük görmekten çok acil uzaklaşsın. Zira Türkiye büyüktür, söküğü varsa kendi dikebilecek, eksiği varsa kendi giderebilecek bir ülkedir.
MİLLET İRADESİYLE AYNI HİZADAYIZ
Şayet önümüzdeki siyasal süreçte bloklaşma sertleşir, cepheleşme keskinleşirse, CHP yanına HDP ve diğer yedeklerini alıp 16 Nisan'ın rövanşını almak için çalışmalarına hız verirse Milliyetçi Hareket Partisi buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır. Bu bloklaşmaya cevaben, 15 Temmuz'dan beri süregelen tutarlı ve kararlı duruşumuz korunacak, siyasi pozisyonumuz tartışmasız muhafaza edilecektir. Türkiye'nin demokratikleşme, normalleşme ve istikrar içinde bir yönetim yapısına kavuşabilmesi için 15 Temmuz'dan buyana üstlendiğimiz sorumluluk aynen devam ettirilecektir. Geçim kapısı fitne olanlara karşı ülkenin geleceği için millet iradesiyle aynı hizada, aynı kümede, aynı safta duracağız. Bu Milliyetçi Hareket Partisi sözüdür. Bunun adına kim ne diyorsa desin, ne yorum yaparsa yapsın, hepsi kendi meseleleri, kendi bilecekleri iştir.
MEHMET KARAGÖZ
MİLLİYETÇİ HARAKET PARTİSİ
AFYONKARAHİSAR İL BAŞKANI