Kainatta yaşayan tüm insanların birbirlerine karşı insani görevleri vardır. Bizler bu görevlerimizi ortak sorumluluk olarak görebiliriz. Ortak sorumluluğumuz ve insani görevlerimizi yerine getirdiğimiz müddetçe insanlar huzurlu, mutlu ve müreffeh olurlar...
Öyle ki, bu görevlerimize ne kadar bağlı kalırsak, bu bizim hayat yolundaki çizgimizden de çıkmamamızı sağlamış olur. Bu görev ve sorumluluklardan ne kadar uzaklaşılır ve gerekler yerine getirilmezse o kadar da huzursuzluk artar...
Şunu hiç bir zaman unutmamak gerekir ki, bir çiftçi arpa ektiğinde, tarladan mahsul olarak salatalık veya karpuz bekleyemez. Yani insan yapmış olduğu iyilik ve güzellikten iyilik, yapmış olduğu Kötülükten ise kötülük biçer. İyilik iyilik getirir, kötülük kötülük getirir.
Bu temel değerden hareketle, çok önemli bir hususu da unutmamak ve akılda tutmak gerekir. O da, ifade ettiğimiz ortamda insani görevlerini yerine getiren iyi insanların olacağı gibi, bu görevlerini yapmayıp kötülük yapan insanların da olacağıdır...
Çünkü bu dünya bir imtihan dünyasıdır. O nedenle burada ne mutlak iyiler toplumu ve ne de mutlak kötüler toplumunun egemenliği söz konusu olmayacağıdır. Yani, doğal olarak bu dünyada iyilerde olacak, kötülerde olacak ve insanlık hayatı bu şekilde kıyamete kadar devam edecektir...
O zaman bizler bir gazeteci ve basın mensupları olarak yapmamız gereken, iyiliğe çalışmak ve iyilerin sayısını arttırmak, kötü insanların kötülük yapmasını önlemeye çalışıp, kötülerin çoğalmasına da engel olmaktır...
Eğer hakimiyet iyilerin elinde olursa, huzur, güven ve mutluluk olur. Bu nedenle kötüleri mümkün olduğu kadar ıslah etmeye çalışmak ve azaltmak gerekir. Yoksa, kötülüğün tümden kökünü kazımak ve yaşam sahnesinden silmek asla mümkün değildir...
Ancak, sayıları azaltılarak kontrolleri sağlanır. Evet, bu ortamın oluşması için Yüce Rabbimizin biz Müslümanlara gönderdiği Kuran-ı Kerim yolundan ve kuralları ile hayata dair yapmamız ve üzerimize düşen görevleri dinimiz İslam'a görede yaşamamız gerekmektedir...
Ali-İmran suresi Ayet 104’te Yüce Allah şöyle buyuruyor: Mealen “Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan men eden bir toplum olsun. İşte başarıya erişen onlardır.” Bu konuda Peygamber Efendimiz de şöyle diyor: “Sizin hayırlılarınız bir kötülük gördüğü zaman, onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin.” Yani, kalben nefret etsin. Sanırım iyiliğin ve kötülüğün neler olduğunu anlatmaya gerek yok...
İyilik ve kötülük hakkında gösterilmesi gereken duyarlılığa ilgisiz kalıp sorumsuzca söylenen bana ne! Her koyun kendi bacağından asılır ifadesidir. Oysa, kişi, imkanı olduğu halde hiç bir türlü o kötülüğe karşı tavır koymazsa insani ve islami görevini yerine getirmemiş demektir...
İster ücret olarak bu yalancı dünyada ve isterse ecir olarak öbür dünyada iyilik yapana mutlaka verilecektir. Burada çok önemli ve hassas bir noktayı açıklamakta yarar var. Buda islamın bir kuralı ve müslümanın da şiarıdır. Kişi, başkasına yaptığı iyiliği unutacak ve kendisine yapılan iyiliği de unutmayacak...
Eğer, yaptığı iyiliği unutmaz başa kakarsa, bu, iyilik olmaktan çıkar, dünyevi bir ticarete dönüşür ve iyilik yapan zarar etmiş olur. Çünkü, o yaptığı iyiliği kişinin yüzüne karşı söylemesi veya karşılığını bu dünyada isteyip ona duyurmasını sağlaması, o yapılanı iyilik olmaktan çıkarır... ,
Dolayısıyla bu davranış hoş değil ve dinimizce tasvip edilmez. Dinimizde “İnsanların en hayırlısı, insanlara yararlı olanlardır” kuralı önemlidir. Biliyoruz ki sosyal hayatımızda birbirimizi değerlendirirken, karşılıklı ilişkilerimiz ve bu ilişkilerdeki dürüstlüğümüz, ciddiyetimiz ve samimiyetimiz esas alınmaktadır...
Çünkü, toplum içinde buna göre bir saygınlığımız, itibarımız ve itimadımız vardır. Birbirimize tavsiye ve önermemizi bunlara göre yaparız. Birbirimizin kimlik ölçüsü bunlardır. Bu ayni zamanda bizim karakter ve ahlak seviyemizi de belirlerler. Bu ölçüye ibadet ve kerametleri karıştırmamalıyız...
Çünkü, birbirimize yararlı olmamız ibadetlerle ve kerametlerle değil, karşılıklı iş ve ilişkilerledir. Kimse, kimsenin ibadetinden bir pay almaz, keramet de hiçbir sosyal ilişkide karşı tarafa bir yarar sağlamaz. Sağlıcakla kalın Allaha emanet olun...