Değerli okurlarım dikkatimi çeken bir olaydan bahsetmek istiyorum. Pek çoğumuzda bu ve bunun gibi bir sürü insanlarla karşılaşıp tanışıyoruz. Ülkemizde yaşayan TC Kimliği altında ki pek çok kişi koyu bir Atatürkçü olduğunu belirtiyor.
Nedir Atatürkçülük dediğin zaman?
İşte burada göğsümde, Kolumda, Sırtımda, Şahdamarımda ve Arabamda Atatürk dövmesi ve resmi var diye bir açıklama geliyor. Ama asıl öğrenmek istediğim ATATÜRKÇÜLÜK ve CUMHURİYETCİLİK Nedir? Üzülerek yazıyorum ki çoğu kimse bunları bilmiyor. Okumuyor öğrenmiyor. Peki, bizler nasıl böylesi cahil bir toplum olarak kalıyoruz, niçin birazda olsa okuyup kendimizi geleceğimizi şekillendirmiyoruz?
Bir Cumhuriyet ve Atatürk Kızı olarak çok üzülüyorum şahsen ve diyorum ki lütfen okuyun araştırın soyumuzu neslimizi nereden nasıl geldiğimizi öğrenin. Okumayı sevmiyorsanız yazın Google sizi yönlendirir azda olsa bilgi sahibi olunuz. Aslında hiç birimiz tam olarak Atatürkçü değiliz hiç birimiz Atamın istediği normları özellikleri taşımıyoruz. Evet, Cumhuriyetçilik kısaca “Yönetim biçimi olarak millet egemenliğine dayalı, cumhuriyet rejimini öngörmek ve bunu bir yaşam biçimi olarak benimsemektir.“ Batı dillerinde Cumhuriyetin karşılığı ise, ulusun kendi kendisini yönetmesi olarak bilinmektedir.
Atatürk, Cumhuriyet için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare” ifadesini kullanmıştır.
Türk devrim sürecinde 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı olmuştur.
Cumhuriyet yönetimi 1923 yılından itibaren anayasaya eklenmiştir ve anayasanın birinci maddesidir. Anayasanın ikinci maddesinde de Cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
ATATÜRK’ÇÜLÜK Kemalizm de denir. Mustafa Kemal Ata¬türk’ün Türkiye’yi çağdaş uygarlık düze¬yine ulaştırabilmek için; tam bağımsızlık; halk hükümeti; çağdaş uygarlık; halk ege¬menliği; devletçilik; cumhuriyetçilik; mil¬liyetçilik; laiklik; inkılâpçılık ilkelerini top¬luma ve devlete egemen kılmasıdır. Toplum¬sal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda başlatılan reformların gerçekleşmesi, yer¬leşmesi için Mustafa Kemal ATATÜRK bu ilkeleri bir kural olarak değil uygulamalı yönlendi¬rici bir dünya görüşü olarak ortaya koydu.
Bu bağlamda Atatürkçülük çağın değişen koşullarına uygun olarak toplum sorunla¬rına yön veren dinamik bir olgu olarak or¬taya çıktı. Atatürkçülük her Türk gencinin ruhuna ve düşüncesine egemen olduğun¬da Atatürk’ün belirlediği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabileceğiz.
19 Mayıs 1919’da başlayan Milli Mücadelemiz 30 Ağustos 1922’de kazanılan Büyük Taarruzla hedefine ulaşmıştır.
"30 Ağustos Zaferi, Türk Tarihi’nin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur, ama Türk Ulus’unun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Muhakkak ki yeni Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı"
Mondros Mütarekesinden sonra Yunanlılar İzmir’e asker çıkardılar. Oradan yurdumuzun içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Gittikleri yerleri yakıp yıkıyor, silahsız halkı acımasızca öldürüyorlardı. Halkımız kendi güçlerince Kadın, Erkek, çoluk, çocuk demeden karşı durmaya çalışıyorlardı. İnönü’ye kadar ilerleyen Yunan ordusu burada Türk ordusu ile karşılaştı. Yapılan savaşlardan sonra Yunanlılar çekilmek zorunda kaldılar.
Büyük bir hazırlığa başladılar. Bütün güçlerini topladılar. Türkleri, hem de Türk toprağında yeneceklerini zannediyorlardı. 26 Ağustos'ta hemen yanı başımızda Kocatepe’den Afyon Şuhut ilçesinden başlayan harekâtla birlikte dört gün sonra Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinde Yunan orduları bozguna uğratılmak suretiyle bu Büyük Zafer kazanıldı. Kazanılan zaferin ardından 9 Eylül'de Yunanlıların İzmir'de denize dökülmesi sonrası Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun temelleri atıldı.
Çok şükür bugünlere kadar geldik. Ancak bugünlere kadar yine o süreçte yaşadıklarımızdan farklı olaylarda yaşadık. Bu ülkenin bu toprakların düşmanları hala dün olduğu gibi bugün de var eminim ki yarın da olacak. O nedenle bizi bu coğrafyada özellikle söz söyleyen gerek askeri, gerek siyasi, gerekse ekonomik güç olarak görmek istemeyenler var. Onların karşısında biz birlik beraberlik içerisinde olduğumuz sürece bunlar bu emellerine ulaşamayacaklar.
Kazanmış olduğunuz zaferin 96. yıldönümünü kutlayacağız. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. Bu toprakları vatan yapan tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Gazilerimize ve onlara minnet ve şükranlarımı ifade ediyorum…Esen kalın.