2 Nisan, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü “olarak ilan edilmiş olup, bugün Dünya’ya gözlerini açan her 59 Çocuktan bir’i Otizim riski ile doğuyor ve bu rakamlar her geçen gün daha da artış eğilimi göstermekte olduğu görülüyor. Doğuştan gelen ya da yaşamın ilk üç yılında fark edilen gelişimsel bir farklılık olan Otizm’e farkındalık yaratabilmek son derece kıymetli.
Otizm; Yaşamın erken döneminde kendini gösteren, sosyal ilişkilerde, iletişim kurmada, davranış kalıpları oluşturmada, bilişsel olarak gelişmede gecikmeler ile bazı sapmalarla izlenen bir gelişim sorunu olarak kabul görmekte elbette, her insan Dünya’ya farklı özelliklerle gelmektedir. Herkesin kendine has fiziksel, duygusal, sosyal yapısı vardır. Herkes için gerekli olan eğitim, Otizm’li çocuklarımız içinde aynı zamanda bir tedavi yöntemi olduğunu varsayarsak büyük önem arz ettiğini hepimiz kavramış oluruz. Bu açıdan erken teşhis ile birlikte verilecek eğitim onları toplumsal hayatın içerisinde olmaya zorlayarak toplum içerisinde yaşamaya sevk edecektir.
Otizm’li bireylerin en büyük belirtileri sürekli gözlerini kaçırarak göz kontağı kuramama, yaşıtları ile iletişim kuramama, diğerleri ile herhangi bir paylaşım, oyun, eğlence, ilgi ve başarıyı paylaşamamaktır. Empati eksikliği yaşayan Otistik bireyler, diğer insanların acı ve üzüntülerini anlamada sıkıntı çekebiliyorlar. Sohbet etmede zorluk, konuşmayı sürdürmede zorlanma, kalıplaşmış sürekli tekrarlanan konuşmalar, istediğini yaptırma ısrarı, rutine sıkı bağlılık en sık karşılaşılan durumlardan başında gelir. Yapmış olduğum görev gereği (UTEF) Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu ve Leman Gebizli Tüm Engellilere Umut Işığı Derneği olarak karşılaşmış olduğumuz durumlarda ailelerin, çocuklarının ne zaman nerede ne yapacaklarının belli olmadığından dolayı son derece tedirgin olduklarını ve aileyi de psikolojik olarak etkilediğini gözlemlemiş bulunmaktayım. Burada yazmanın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama bazen Otizm’li bireylerin diğer insanların acı ve üzüntüsünü anlama sıkıntısı çektiğini belirmiştim. Geçtiğimiz 3 Aralık Dünya Engelliler günü etkinliğimiz esnasında 20 yaşlarında ki genç bir kızımız ağlayarak kendisine zarar vermekteyken kendisini sevgi ile sakinleştirmek istediğim bir anda şiddetli bir şekilde bileğimden yakalayarak ısırdı. Annesinin müdahalesiyle kolumu kurtardım. Annesi sadece şunu belirtti aslında son derece becerikli evde çok güzel ev işleri ve yemekler yapıyor, fakat bir anda dünyası değişebiliyor, hangi Dünya’da yaşadığını bilemiyorum ama o an asla ona karışmamak konuşmamak gerekiyor. Bu krizler esnasında Mevlana misali dönerek enerjisini atıyor ve yaptığı hiç bir şeyin farkında olmaksızın normal hayatına dönüyor diye bir açıklaması olmuştu. Aslında her Otizmli başlı başına farklı bir tanıdır. Hepsi farklılık gösterir.
Otizm bütün toplumu ilgilendiren bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık ancak toplumsal dayanışma ve hoşgörü ile hafifletilebilir. Daha yaşanılabilir bir Dünya için, özellikle Otizmli çocuklarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız. Yeryüzünün görünen melekleri olan bu güzel yavrularımızı üzmeyelim.
Her şeyi incittik, yıprattık, bari onlara merhamet edelim incitmeyelim.
Bizler onların sosyal hayatta yer alabilmeleri ve kendi ihtiyaçlarını mümkün olduğunca bağımsız karşılayabilmelerini arzu etmekteyiz. Maalesef Dünya’yı ülkemizi yakıp yıkan bizleri büyük korkuya zerk eden katil virüs Covid-19 nedeniyle zorlu bir süreçten geçtiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Bu yıl bu sebepten ötürü farkındalık etkinlikleri yürüyüşleri hepsi iptal oldu. O halde hem evinde kal çağrısına uyarak hem de farkındalık hareketinin bir parçası olabiliriz. ’Otizme mavi ışık yak’ Kampanyasına destek olabilmek için 2 Nisan günü mavi giyebilir sosyal medyalardan bol paylaşım yaparak katkıda bulunabiliriz
Bu duygu ve düşüncelerle; 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nü toplumda duyarlılık ve farkındalık oluşturmasını, hep beraber deniz ve gökyüzünün rengine bürünerek, Otizm için mavi bir ışık yakacağımız yarınlar diliyor. Otistik çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyor, ailelerine ve onlar için fedakârlık gösteren özel eğitim hocalarına içtenlikle teşekkür ediyorum.
GÜLDANE KAYA