Hüseyin Demir
İslam dünyası oldukça uzun bir süredir işgalcilerin, işbirlikçilerin, vatan hainlerinin kurduğu sistemlerle (Yönetildi). Artık bu düzenlerin değişim vakti gelmiştir. Bu değişimin, reformun yapılması bir zarurettir. Hürriyet ve istiklalden başka yol yoktur. Hürriyet ve istiklal ise İslam’ın adalet ve merhamet temelli, her zaman ve mekânda geçerli mükemmel sistemindedir.
İslam’ın önerdiği sistem bir ütopya değildir. O bir realitedir. Zira bu sistem 14 asır önce ilk olarak İslam’ın muazzez peygamberi tarafından tatbik edilmiştir.
O sistem sayesinde birbirine düşman olanlar kardeş olmuş, dünyaya ışık saçan yepyeni bir medeniyet kurulmuş, Dünyanın düzeninin, hakkın buyrukları uyarınca değişmesinin mümkün olduğu gösterilmiş, ispat edilmiş, yaratılışa aykırı yaşam şekillerinin esir aldığı insanlar, içinde bocaladıkları bunalımlardan bu sistem sayesinde çekip çıkarılmıştır., Bugünün Sorunlarının temelinde biz Müslümanların bu sistemden uzaklaşmamız yatmaktadır. Bu durum Ortadoğu'da, Türk İslam aleminde, Bölgemizde ve dahi ülkemizde insanları birbirine düşman etmek isteyenlere, İnsanları bölmek, ayrıştırmak ve kavga ettirmek için çalışanlara çok yaramıştır. İslam ve Müslüman düşmanlarının ülkemizde ve dahi bölgemizde kol gezmesine mani olmanın en önemli yolu, İslam aleminin fıtrata uygun yaratılışlarına uygun şekilde yaşaması, bu tür bir yaşayışın önünün açılmasıdır.
Hz. Peygamberin dünyayı teşrifinden önce de insanlar seküler bir hayat yaşıyorlardı. O kadar insanlıktan uzaklaşmışlardı ki, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten çekinmez olmuşlardı. İnsanı insan yapan bir yüce hedeften, ülküden, idealden yoksun olduklarından, kendilerini esir eden günlük koşuşturmalardan, yani dünyaya tapıcılıktan kurtulamıyorlardı.
Bugünün müstekbirlerinin de onlardan pek bir farkı yok. Onun için kendi menfaatleri söz konusu olduğunda dünyayı ateşe vermekten zerrece çekinmiyorlar. Akif merhumun “Yamyamları geçmişti beşer yırtıcılıkta, dişsiz mi insan onu kardeşleri yerdi.” dediği gibi yamyamlara rahmet okutacak emperyalistler var bugün insanlığın başında, insanlığa bir bela olarak.
Belki de tarihin hiçbir döneminde insanlık İslam’ın getirdiği nizama bu kadar muhtaç olmadı. İşte böyle bir ortamda insanlığa omuz verecek, insanlığı düştüğü bu sefil durumdan çıkaracak bir güç olarak yeni Türkiye doğuyor. Bunun için ortak bir ülküye ve herkesi ilk Medine Anayasası gibi kuşatacak, insanlığın rehberi olacak yeni bir Anayasaya ekmek kadar su kadar ihtiyaç vardır. Türk İslam dünyasında ve dahi ülkemizde, ortak sözde buluşmaya ihtiyaç vardır. O ortak söz de bağımsızlığımın kırmızıçizgimiz olduğu hakikatidir.
Türk ve İslam dünyasının bu gün lideri tartışmasız Türkiye’dir. İçimizde ve İslam dünyasında bu gerçeği görmek istemeyenler ve dahi kabul etmeyenler var. Bu aşikâr olan liderlik kabul edilmediği sürece İslam düşmanlarının kışkırtmalarına açık bir hale gelmekten kurtulamayacak, ülkemizin, İslam ülkelerinin talan edilmesine engel olamayacağız.
Kan revan içinde olan İslam dünyasının yeniden doğuşu, yıkılan İslam şehirlerinin yeniden inşası ancak milletimizin, ümmetin aslına dönmesiyle, yaratılışına uygun yaşayışa yeniden geri dönüşüyle mümkün olacaktır.24 Haziran seçimi bir büyük dönüşümün habercisidir. Bu büyük dönüşüm, akleden bireylerin değişim çabalarının teşkilatlanması ile başlayacaktır.
Adım adım, yeniden teker teker, her gün yeni bir insanımızın uyanışının ardından fevç fevç, akın akın insanımız 2023, 2053, 2071 hedeflere yönelecek, 15 sene sonunda, istiklalimiz için yeni bir kurtuluş savaşı mücadelesi başlatan, ülkesini bölge lideri yapan lideri ve siyasi hareketinin yanında yer alarak kendisine yakışanı yine yapacaktır. Çünkü 24 Haziran, yeniden dirilişin başladığı ve dahi emperyal hesapların bozulacağı son seçimdir.
Öyleyse millet olarak bizler sözlerimizi, iddialarımızı, durduğumuz yeri, kendimize ve dünyaya bakışımızı fıtratımıza uygun yönde kökten değiştirmek zorundayız. Bildiğimiz, ezberlediğimiz her şeyi unutmak, yeniden peygamber yoluna girmek ve keşfetmek zorundayız. Unutmayalım ki bilge kral Aliya’nın da dediği gibi: “Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazımdır.”
Hal böyleyken bazı siyasi partilerimizin çokuluslu senaryolar çerçevesinde ezberletilmiş söylemlerle Türkiye’ye talip olduklarını görüyoruz. Öyle bir dünya yok artık. 24 Haziran seçimi bu ezberlerin bir serap olduğunun anlaşılacağı son seçim olacak. 24 Hazirandan sonra herkesin başka bir dil kullanacağını, bugünkü pozisyonundan fersah fersah uzaklaşacağını, dünyanın gerçeklerinin acı sonuçlarıyla yüzleşeceklerini, siyasi tez ve dillerinin tarihe karışacağını göreceksiniz.
Bugünün müslümanlığının, vatanseverliğinin gereği bin yıllık cephede toplanmak suretiyle bir olduğumuzu, diri ve iri olduğumuzu cümle aleme göstermektir.
24 Haziran Türkiye için önemli bir kavşaktır. Bir milletin yüzlerce yıllık yürüyüşünün en önemli kavşaklarından biridir. Kim, hangi partiden olursa olsun, bu büyük gerçek önümüzdedir. Bundan ötesi yoktur..
Milletimizin ve dahi İslam dünyasının uyanışına rehberlik edecek teşkilatlanma ve yeniden diriliş hamlesi, yeniden milletin iktidarı ile sonuçlanacaktır. Sadece fikri mücadele yeterli değil. Siyasi erkin etki altına alınabilenlere emanet edilmesinin hazin sonuçlarını tarih ilmi, asırlardır ortaya koymuştur. Medeniyetin yeniden inşası, fikri, ameli, siyasi, her yaştan, her yetenekten insanlarımızı birleştiren topyekûn ve nesilden nesile, doğru şekilde aktarılan bir mücadele ile gerçekleşecektir.
Medeniyetimizin yeniden doğuşu bir anda değil, nesiller boyunca süren azimli, şanlı ve bilinçli yürüyüşün sonunda başarılacaktır. Çünkü milletimiz ile Erdoğan arasında öyle deruni bir bağ var ki, onu koparmaya dünyanın toplam gücü yetmeyecek inşallah. Bu bağdan bi-haber olanlar 24 Haziranda başarıyı sadece sayıklarlar.
24 Haziranda elde edilecek yeniden Ak Parti iktidarı ile büyük zafere sadece bir adım kalmıştır. Ne mutlu Hak yolda yürüyenlere, peygamberimiz Hz Muhammed’e inananlara, onun yolundan gidenlere.
Selam ve dua ile.
20-05-2018