Batı nedir? Nasıldır?
Batı yani ABD ve dahi AB,
Tek taraflıdır. Tek taraflı, yani "BEN"cildir...
Ve her olay ve ilişkiye tek taraflı bakar...
Tabi ki kendi lehine...
O'nun için bir o vardır.
Birde öteki...
Ben asîl...
Diğerleri...
Köle...
Ve öteki.
Yani...
Gayri medenî...
Kısaca
Yamyam... Haydut!
Hâlbuki...
Batı düşünce tarzıdır esasen haydut... Yamyam!
Başkasına yaşam hakkı vermeyen...
Bencil...
Egoist...
Hodbîn...
Ben bilirimci...
Ukela...
Zihniyet ürünüdür...
Hukuk sırf onun için işler... İşlemeli de...
Yani onun lehine...
Onu gözetmeyen hukuk, hukuksuzluk addedilir...
O hukuk önünde de imtiyazlıdır...
O beyazdır!!!
Beyaz adam...
Tüm insanlar zenci...
Yani, hukuka reva görülmeyen ikinci sınıf insan...
Hukukun normlarını/ilke kendi oluşturursa hukuk var, başkası oluşturursa tukakadır...
Başkalarına hukuk ilkeleri oluşturmayı reva görmezler...
Hukuku medenî toplumlar inşa eder...
Yani... Kendileri... Yamyamlar değil...
Onun savaşı, medenî değerleri toplumlara iletmesidir...
Despotizm değildir...
Yamyamlık da...
Diğer "öteki"lerin savaşı ise, haydutsal savaştır...
Velev ki savaş kurallarına uysa dahi...
Fakat kendisi ne barışta, nede savaşta hukuku hiç sayar...
Ahlaksızca savaşır!
Ve
Ahlaksızca masaya oturur...
Haksızda olsa masa ona çalışmazsa masayı devirmekten imtina etmez...
Hak hukuk, yol yordam bilmez bu konuda.
Fakat yine de medenîdir!!!
İstediğini elde edemediğinde ise, hukuk onun için geçerliliğini yitirir...
Dünyevî saltanat adına hukuku çiğnemekten çekinmez...
Maddî menfaat elde etme adına yapamayacağı yamyamlık yoktur...
Çünkü maddî metal, köle olan ötekilerin eline verilecek kadar değersiz değildir...
O bizim elimizde olmalıdır.
Onun için tüm dünyayı sömürmeye kitlenmişlerdir.
Bu konuda doymak bilmez, "GÖK GÖZLÜ KAFİR"lerdir...
Madde demek güç demektir.
Onu elde etmekle sömürü düzenlerini sürdürürler...
Onun içinde hangi şart ve şeraitte olursa olsun elde edilmelidir...
İster ikna, ister savaş, işgal, ister ümüğüne basarak olsun mutlaka elde edilmelidir.
Maddî gücü toplumlar hakkında menfîlikte istihdam ederler...
Yani...
Despotizmle... Zülümle...
Düne kadar...
Acı çeken insanların çığlıklarını arenalardaki türbünlerden zevkle seyrederlerdi...
Şimdilerde ise mahfillerinde teknolojik aletlerden!!!
Acıma hisleri his iptaline uğramıştır...
Vicdanları da...
Çığlıklar karşısında donup kalmak yerine, zevkin doruğunu yaşarlar; yeterki onun nefsî arzuları körelmesin ve bu zevkten mahrum olmasın.
O kendi harici tüm medeniyetlere kör ve sağırdır...
İnsanî değerlere de.
Ne görür...
Nede...
Kitlesine gösterir...
Dikta ettiği bilgi toplumları avamileştirir...
Kendi toplumunu da avamileştirmekten çekinmez...
Toplumunu mide oburu yaparak çarpık düzenini sürdürür.
Mide oburu... Yani yeme içme eylenme...
Birde et obur... Yani sınırsız cinsellik...
Bilgiyi dışarıya yönelik sömürge aracı olarak kullanır...
Hikmetler devşirmek için değil...
Mesela ona göre...
İslamî fetihler şark despotizminin, ilkelliğinin Batı’ya sızma teşebbüsleri olarak lanetlenirken, Batı’nın sömürgeci, emperyal emellerle Doğu’ya hâkim olma girişimleri, medenî değerlerin taşınması, Doğu halklarının insanî uyanışına ortam hazırlaması olarak sunulur...
Kitleler böyle uyutulur.
Kısaca...
Bugünkü Avrupa kültürü kendini, “öteki” olarak tanımladığı bazı uygarlıkların zıddı olarak takdim eder.
Ben "asîl" diğeri "öteki", yani hukuka muhatap ol(a)mayan haydut ve yamyam...
Bu takdimin köklerini Eski Yunan ve Roma kültürlerine kadar taşımak mümkündür.
Bırakın biz müslüman kitleyi "barbar" olarak görmelerini... Bu bağlamda Yunanlılar, eski çağlarda yaşayan makedonların lideri büyük İskenderi dahi “barbar” olarak nitelerler.
Tüm insanlar onlara hizmet için var olan mahlûklardır...
Yani, hukuka muhatap olmayan öteki ve köle...
Buna rağmen. Bu gün Batılı köle tücçarlarına bir laf etmeğe gör, en önce köleleri çemkirmeye başlıyor. Çünkü köle bir efendisi olan demek değildir.
Aksine gerçek köle bir efendisiz yapamayacak olandır.
İşte böyle bir BATInın gücüyle Türkiye’de "Milli Devlet"i tasfiye etmek için; Osmanlı’yı yıkan cephenin benzeri kuruldu. Terör örgütleri, siyasi partiler, ABD, yani Batı; "Türkiye’yi durdurma" hazırlığı yapıyor. En etkili silahları da muhafazakâr küçük oyuncular. Tarihi hafıza bu durumu nasıl kaydedecek!
Üstat Cemil Meriçin dediği gibi, En hasta asır kendini hataya kaptıran asır değildir; hakikatten yüz çeviren, hakikati küçümseyen asırdır."
Önce, kendimizi tanımalıyız. Maziden koparılmışız. Cami avlusunda bulunmuş bir çocuk şuursuzluğu içinde çırpınıyoruz. Nasıl bir tarihin çocuklarıyız? Hakikatin, özümüzün peşine düşmeli ve yaşamalıyız.
Türk insanının en büyük noksanı öze ve hakikate gözlerini kapamış olmasıdır. Bütünü bileceğiz ve dahi yabancıya köle, sloganlara esir olmayacağız.
Yanıldığını kabul etmek, yeni bir hakikatin fethiyle zenginleşmektir: Parçadan bütüne, karanlıktan aydınlığa geçişi başarmalıyız.
Türk milleti, bu gün düşe kalka ilerleyen bir kervandır
Düşe kalka rüzgâra direnip yürümekle, diğerlerinin yelkenle, küreklerle ilerlemesinden daha fazla yol alabiliriz.
Büyük facialar, büyük ihanetler görmüş ve her imtihandan yüz akıyla çıkmış bir milletin çocukları bedbin olamazlar.
Batı bir kültür sefaleti içinde, Bir zevk ve hareket çılgınlığı.
İnsan haysiyetini yani düşünceyi temelinden yıkan bir çılgınlık!
İstenilen tek şey sarhoşluk.
Gelişen toplumlarda insanı insanla kaynaştıran, yığını millet yapan, inanç birliğidir. İnananlar kardeştir diyor İslamiyet.
Tek insani değer var: İman ayırmaz birleştirir. İman yani hisle yoğrulan, heyacanla kanatlanan, yaşayan ve yaşatan düşünce.
Selam ve dua ile.
31-03-2023