Ocak ayını ortaladık. Ama hala kar yüzü görmedik. Yağmur derseniz şöyle kısa bir süre göz kırptı ve gitti.
Ülke genelinde barajlardaki su seviyelerinde azalma var. 4-5 yıl öncesine kadar bu aylarda kar yağışını görüyorduk.
Toprak ana beyaz örtü ile buluşup sanki gelinlik giymişçesine bizlere bahar ve yazı bereketini de müjdelerdi.
Böylesi bir kışı günümüzde gördüğümüzde hani meşhur bir şarkı var ya
Çatlayan dudaklara
Sararan yapraklara
Kuruyan topraklara
Yağdır mevlam su
Sözleri geliverdi aklıma.
Gıda fiyatları uçar
Çünkü susuz yağış almayan bir kışın baharı yazı kurak olur. Bu kuraklık çiftçiye yansır..Geçen sene çiftçi yağışların sayesinde tarlasında az sulama yaptı.Doğal olarak sulama gideri azalmıştı.Ayrıca bol yağıştan dolayı gübre ve ilaç kullanımından tasarruf etmişti.
Şimdi bakın bugünden tehlike çanları çalmaya başladı.
Yağış olmayınca yer altı sularına yüklenecek çiftçi. Bu yüklenme yüzünden elektrik ve mazot kullanımı artacak.İlaçlama ve gübreleme yapacak.Bunların hepsi maliyete giriyor.Girdi maliyetleri yüksek olunca ürün fiyatı yükselecek.Ve başta ana gıda maddeleri olmak üzere bu maliyetler doğal olarak tüketiciye yansıyacak.
Mesela bugün 4 lira olan bir ekmek fiyatı 10 lira olursa şaşırmayalım.
Bu arada dünyada zaten gıda krizi var. Bu ülkelere birde ilim krizi eklenmesi an meselesi…
Çünkü “Susuz yaz”ların yaşanacağı ve “Su savaşlarının” çıkacağı kaçınılmazdır.
Maalesef hor kullandığımız su kaynakları hızla tükenmektedir.
Katlettiğimiz ağaçlar, ormanlar nedeniyle yağışlar her geçen yıl azalmaktadır.
Nükleer silah denemeleri vb gibi pek çok nedenlerle “Küresel İklim Değişikliği” tüm dünyamızı etkisi altına almıştır.
Su savaşları
İspanya’nın güney bölgesinde yaşanan susuzluk nedeniyle çiftçiler şimdiden ayaklanmaya ve hükümetin acil önlemler alması için protestolara başlamışlardır.
Su kaynağına sahip olan ülkeler ile suyun adil dağıtılmasını talep eden ülkeler arasında savaşlar kaçınılmazdır.
Ülkemizde, özellikle batı bölgelerimizde kuraklık ve susuzluk her geçen yıl artmaktadır.
Susuzluk nedeniyle ürün rekolteleri de düşmektedir.
Kuraklık ve susuzluk sorunları, bundan sonraki yıllarda da artarak devam edecektir.
Zaten bilim insanları, yetkili kuruluşlar ve dünya çapında bu alanda mücadele eden örgütler, Küresel İklim Değişimi ve bunun sonucunda yaşanacak olan savaşları sık sık dile getirmektedirler.
Savaşların sadece enerjide yaşanacağını düşünmeyelim.
Bu konuda her ülkenin kendi halkına karşı büyük sorumlulukları olduğu gibi, bizde de devletin ve yerel yönetimlerin vatandaşlarına karşı sorumlulukları ve görevleri vardır.
Tabii ki toplum ve bireyler olarak bizlerinde sorumlu olmamız gerektiğini de unutmayalım.
Suyun bir damlası bile ziyan edilemez.
Bu süreçte susuzluk konusunda acil eylem planları hazırlanmalıdır.
Yağmur sularının biriktirilmesi için göletler, yer altı su depoları vb gibi sistemlerinin daha da yaygınlaşması sağlanmalıdır.
Tarımsal sulamalarda tamamen damlama sulamaya geçilmesi lazım..
Yerel yönetimler, su kayıplarının önlenmesi için çalışmalarını hızlandırmalıdırlar.
Şu anda ülkemizde belediyelerin sorumluluğunda olan su sistemlerinde yaşanan kayıp kaçak oranları, hala en az %30-35 civarlarındadır.
Bu oran çok yüksektir.
Apartman ve site yönetimleri, eğer fiziki koşulları müsaitse yer altı yağmur suyu depolama sistemlerini kurmalıdırlar.
Unutmayalım ki su nimettir.
Biz bu nimeti tasarruflu kullanmak zorundayız.
Mutlu ve aydınlık yarınlara…