Basın sektörü her daim dillendirdiğimiz gibi yazılı görsel, işitsel ve internet medyası olarak faaliyet göstermektedir.
Televizyon görseli, gazeteler yazılı radyolar ise işitsel alanda kamuoyuna bilgi sunmaya çalışmaktadır.
13 Şubat Dünya Radyo günüdür
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) 2011’de yaptığı 36. Genel Kurulunda alınan karar ile 13 Şubat’ın Dünya Radyo Günü ilan etti. Alınan bu kararda yayıncılar arasında uluslararası işbirliği ve yardımlaşma ağı kurulmasına ve medya kuruluşları ile halk arasında radyonun önemine yönelik duyarlılığın artırılması sağlandı.
Türkiye'de 35 yaygın, 99 bölgesel ve 948 yerel radyo var.
Ülkemizde binlerce yaygın ve yerel bazda meslektaşımız yer alıyor. Yüzlerini görmüyoruz. Sadece sesleriyle onları tanıyoruz. Her yerde, her zaman bir dost gibi bizimle konuşuyor, her anımızda yanımızda oluyorlar. Sesleri bazen araçta, bazen mutfakta bir dost ses olarak yankılanıyor. Medyanın görünen yüzü televizyonlar ve gazeteler. Ancak her ne kadar görünen bir yüz olmasa da radyolar yaşantımızın vazgeçilmezidir. Radyoculuk aslında bir tutkudur. Sahibi de çalışanı da ekonomik beklentileri sonraya bırakmıştır
Bir tutku ve aşkla yapılan bu işte sıkıntılar her geçen gün artmaktadır.
Geniş kitlelere ulaşan en büyük iletişim aracı olan radyoların yalınlığıyla da halkın sesi olan radyoların meselelerine baktığımızda bir arpa boyu mesafe alınmadığını görmekteyiz.
RTÜK sancısı, telif ücreti altında radyolar ezilmektedir.
Gazeteler resmi ilan payı alıyor. Radyolar ise bu imkândan mahrumdur. Bir radyo 4 ayrı kuruma telif hakkı ödüyor.
Aldığı reklamlardan RTÜK payı ödüyor, KDV’si Kurumlar vergisi, Stopajı var. Personel ücreti, cihazların bakım onarımı ve benzeri giderleri karşılaması günümüzde çok zor.
Bu ortamda İlimizdeki 8 radyo ayakta kalmaya çalışıyor. En kısa zamanda telif haklarının tek çatı altına toplanıp, radyoların gelirine göre yeniden düzenlenmesi lazım, radyoların resmi ilanlardan pay almaları sağlanmalıdır. KDV yüzde 18 yerine 8’e inmelidir.
Bakın biz bu taleplerimizi her daim en üst düzeyde yetkililere verdik vermeye devam ediyoruz.
Fakat hem radyoların hem de televizyonların salgın döneminde dahi birçok sektörde ödemeler ve beyannameler ertelenmesine karşın radyo ve TV ler bu ertelemeler kapsamına alınmadı. Bu süreçte telif hakları ödendi. Vergiler ödendi. SGK primleri ödendi. KDV yüzde 18 olmaya devam etti.
Şimdi birçok kişinin farkına varmadığı bir konuyu paylaşmak istiyorum.
Yukarıda dedik ya gazeteler Basın İlan Kurumu aracılığı ile resmi ilanları yayınlıyor ve bu yayınlarından dolayı en azından çalıştırdığı personelin maaş ve SGK ödemesine denk gelecek kadar gelir elde ediyor. Yani bir anlamda devlet gazetelere açıktan destek veriyor. Bu son derece doğal.Buna itiraz etmek doğruda değil.
Ama
Radyolar ve TV’ler zorunlu olarak kamu spotu yayınlıyor. Eğer belirlenen saat ve dakikada bu kamu spotları yayınlanmaz ise bu kuruma para cezası geliyor.
Reklam dışında gelir yok
İşte üvey evlat mı diye sorduğumuz konu bu?
Bir tarafta bedeli ödenen ilanlar…
Diğer tarafta beleş kamu spotları…
Bu adil değil.
En kısa zamanda radyoların bu sorununa çare bulunması lazım.
En kısa zamanda internet yasası çıkarak internet medyası da yasal statüye kavuşması lazım.
Malum yayıncılık habercilik zor ve meşakkatli bir iştir.
Reklam dışında başkaca geliri olmayan medya sektörüne şirketlerimiz firmalarımız destek olmalı katkı sağlaması lazım.
Evet yapılıyor ama daha fazla olması lazım.
Unutulmasın ki bu sektörün tek ama tek geliri radyolardır.
Bu vesile ile radyolarda çalışan tüm arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın bu gününü kutluyorum.
Radyo Günü Kutlu olsun…