Hafta başından bu yana Suriye deki gelişmelere bakarak 3.Dünya Savaşının ayak sesleri mi duyuluyor? Sorusu gündeme geldi.
Bunu kestirmek zor
Ancak gelişmelere baktığımızda Suriye toprakları üzerinde Rusya ABD nin güç savaşı verecekleri belli.
Bu 3. Dünya Savaşına yol açmaz diye düşünüyorum. Çünkü
Son 15 gündür Suriye de yaşananlara baktığımızda bu işaretleri görmekteyiz.
KAOS’A ADIM ADIM
Trump Macron ile görüştü. Trump Macron’a ‘Suriye’de Türkiye ile daha yakın bir işbirliği içinde olmalısınız’ dediği tarih 27 Mart 2018
4 gün sonra ise Suriye Ordusu rejim düşmanlarının öbeklendiği Doğu Guta da operasyona başladığını duyurdu.
29 Mart 2018 de ABD Başkanı Trump’ yakın zamanda Suriye’den çekileceğiz’ açıklaması yaptı. Hemen ardından Pentagon ‘Bir süre daha Suriye’de kalacağız’ açıklamasında bulundu.
Hemen ardından Doğu Guta da Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığı iddiası gündeme geldi. Washington Post Gazetesine göre 35 BBC ye göre ise 70 olmak üzere aralarında çocukların olduğu masum insanların yaşamını yitirdiği görüntülerle açıklandı.
Sonrasında ABD ve Rusya arasında karşılıklı restleşmeler.
-Geliyorum Oraya…
-Hadi gel de görelim. Geleceğin varsa göreceğin de var…Nidaları gırla gidiyor.
KİMYASAL SİLAH BAHANE Mİ ?
Bugün Astana Süreci’nin tam işe yarayacağı sırada, hem de ilk İsrail’in fark ettiği ve İsrail’in hava saldırılarıyla müdahale ettiği her şeyi berbat eden bir kimyasal saldırıyı dünyanın en ebleh, en beceriksiz katili olduğu şüphe götürmeyen Beşar’ın bile yapabileceğine inanmak iyi bir soruşturma olmadan zor…
Bu arada ADB nin Irak ve diğer Orta Doğu ülkelerine sudan bahanelerle geçmişte müdahale ettiğini de aklımızın bir köşesinde tutmak lazım.
Velev ki kimyasal silah kullanıldı Peki…
Esat ve BASS kendi halkından 250 bin kişiyi katletti.6 milyon insan yurdundan oldu O zaman neredeydiniz… Ey insanlık? Bu kirli savaş yüzünden Eğe ve Akdeniz de onlarca çocuk boğularak öldü. O zaman neredeydi… Bu insanlık?
5 Milyondan fazla insan yurtlarından oldu. 3 milyon 500 bin kişiye Türkiye kucak açtı. O zaman neredeydi insan hakları? Doğu Guta denilen yerde bugüne dek 1700 kişi öldü. Kimseden ses yoktu. Yetmedi biraz daha geriye giderek bakalım insanlık dramına; 1982 Hama katliamı Hafız Esat( Beşir Esat’ın babası) 40 bin kişiyi gazla zehirlemişti. O günlerde Irak veya Suriye’ye müdahale Batı'nın işine gelmiyordu.
ASTANA SÜRECİ ASKIYA MI ALINIYOR?
Suriye deki gelişmelerden sonra ABD İngiltere, Fransa, İsrail aynı saftalar.
Bu blok içindeki Almanya gelişmeleri oldukça temkinli izliyor.
Rusya ve İran ise Suriye de Esad’a destek olmaya devam ediyor.
Tüm mesele Suriye nin doğusundaki enerji kaynaklarına çökebilmek.
Görünen o ki ;
a. Trump Suriye’de kısa dönemli ve göstermelik bir şov istiyor.
b. Rusya, ne pahasına olursa olsun Esad rejimini ayakta tutmaya çalışıyor; ABD ye ise her girişiminde cevap vereceğini açıklıyor.
c. Esad rejimi kendi halkını düşman ve tehdit olarak görmeye devam ediyor.
TÜRKİYE NE YAPMALI
Bizim burnumuzun dibinde bunlar yaşanırken Türkiye ne yapmalı?
Türkiye, taraf olmamalı. Dışarıda durmalı.
Çünkü; ABD safında yer alırsa Rusya ile ve ardından İran ile ipler kopar.
Son yapılan S 400 anlaşması ve diğer yapılan sözleşmeler sekteye uğrar.
Turizm sezonu başlıyor. Yaklaşık 6 milyon Rus turist bekleniyor. 2017 yılında 5 milyona yakın Rus turist geldi.2016 yılında Rusya ile olan sıkıntıdan dolayı gelen Rus turist sayısı ise 400 bin civarında olduğunu hatırlayalım.
Diğer taraftan Rusya’ya fazla yakınlaşmak, Türkiye’nin bu bulanık suda kaybolması anlamına gelir. Batı ile ağır bir ekonomik bedel ve sancılı bir kopuş yaşanır.
Ki son günlerde dolardaki artış ABD nin ekonomik yaptırımlarının bir sonucudur.
En canlı örneği bu günlerde yaşadık.
Suriye krizinin sona erdirilmesi için yürütülen Astana barış sürecinin üç garantör ülkesinin liderleri olan Recep Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin ve Hasan Ruhani’nin 4 Nisan’da Ankara’da bir araya gelmesinin ardından üç ülkenin para birimi düşüverdi.
Bir ay içinde TL yüzde 4,İran Riyali yüzde 11, Rus Rublesi ise yüzde 10 olarak dolar karşısında değer kaybetti.
Sonuçta emperyalistler arasında kirli bir savaş hızlanarak devam ediyor..
Bu savaşlarda çocuklar, kadınlar masum insanlar ölüyor. Yurtlarından oluyor.
Yazımızı Nazım Hikmet’in Hiroşima da ölen çocuklar anısına yazdığı şu dörtlükle bitirelim.(Malum ABD 73 yıl önce Japonya’ya nükleer saldırı yapmış ve 80 bin kişi ölmüştü.)
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.
KURT KUZUYU YİYECEK KAFAYA KOYMUŞ
Şu fıkra güçlünün her dam sudan bahane bulmasını ne güzel anlatıyor.
Susamış olan bir kuzu, nehrin aşağı tarafından su içmektedir. Kuzu’yu yemeyi kafasına koyan Kurt ise, Nehrin yukarı kısmında su içiyormuş. Kurt Kuzu’ya seslenmiş: -Kuzu kardeş, Kuzu kardeş, Suyumu bulandırıyorsun! Kuzu masumca -Kurt kardeş, ben senin suyunu bulandırmıyorum. Hem ben suyun alt tarafında, sen ise yukarı tarafındasın. Ben senin suyunu nasıl bulandırabilirim? Benim bulandırdığım su aşağı doğru akıp gidiyor. Sana doğru gitmesi mümkün değil! Kurt hiç istifini bozmadan: -Kuzu kardeş şimdi hatırladım. Sen benim suyumu geçen sene bulandırmıştın. Kuzu: -Kurt kardeş ben üç aylığım. Geçen sene daha doğmamıştım ki… Kurt: -Kuzu kardeş, geçen yıl gördüğüm sana benziyordu. Demek ki, benim gördüğüm senin annendi. Kuzu: -Nasıl olur bu Kurt kardeş? Üç ay önce ben doğarken annem ölmüş. Bu nedenle iki ay önce annem bu dünyada yaşamıyordu. Kurt kardeş, sen beni yemeyi kafana koymuşsun bahane arıyorsun…
Bu vesile ile bugün içinde bulunduğumuz Miraç Kandilimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Mutlu ve aydınlık yarınlara…