Koca bir yılın yorgunluğunu atmak için Bodrumda bir haftalık tatildeydim. Önce Bodrum’u sonrasında ise insan manzaralarını paylaşarak turizmin ülkemiz açısından bacasız bir fabrika olduğunun altını çizmek istiyorum.
Bodrum 10 günlük bayram tatilinden dolayı 50-60 bin olan kış nüfusu sonrası yaklaşık 1 milyon 500 bin misafiri ağırlayan bir tatil yöresi.
Önce Turgut Reisi anlatayım.
“Herkesin kesesine göre hizmet alabileceği mekanlar mevcut”
Her köşe bucak pansiyon. Pansiyonlar kişi başı günlük 70-90 lira arasında. Belediyenin sosyal tesislerinde bir bardak çay 1.5 lira, diğer içecek fiyatları da oldukça makul. Mantı 15 lira. Tost ve benzeri yiyecekler ise 10 lira. Gündüz plaj olarak kullanılan sahil kenarları akşam saatlerinde balık restoranlarına dönüşüyor. Balık salata 20 lira. Su ve servis hizmeti olarak ayrıca 10 lira alınıyor.
Fakat lüks yerlerde bir bardak çayın 10 lira, yemeklerin ise kişi başı 50 lira olduğunu da yazmak lazım. Yani herkesin kesesine göre hizmet alabileceği mekanlar mevcut.
Burada en fazla iki konu dikkatimi çekti. Çok fazla köpek var. Köpekler plaj kenarında denize girip serinliyor gölgede uyuyor. Her köşe başında ise ellerinde bira şişesi olan insanlara rastlıyorsunuz.
“Bayram tatili bizden çok Yunanistan’a yaradı”
Bir işletme sahibi, ‘Bu bayram tatili bizden çok Yunanistan’a yaradı. Sadece iki günde Bodrumdan feribotta 3 bin tatilci Yunan adalarına gitti’ diye yakınıyor.
Deniz kenarında sırtında Bodrum Belediyesi yazan bir işçiyi anlatayım. Elinde çöp poşeti ve dirgen ile saat 9.30 gibi sahile geldi. Kumlardan bir delik açtı. Bu deliğe diren ile çöpleri topladı ve deliği yine kumlarla kapattı. Gözü sürekli saatinde ve saat 11’de ‘Mesai bitiyor’ diye alandan ayrıldı. Yani öğle öncesi iki öğleden sonra 2 günü 4 saatlik çalışma ile tamamladı. Sanırım kadrolu personeldi bu bahsettiğim.
“İngiliz, Alman ve Rus turist yok”
Torba’da kalacağımız otele geçiyoruz. Ormanlık alana yamaçlara kurulmuş devasa bir otel. 800 kişi konaklıyor. Üç ayrı büyük havuzu bulunuyor. Otel müşteri profili farklı. Suriye, Lübnan, Filistin ve Azerbaycan’dan gelenler var. İngiliz, Alman ve Rus turist yok. Bu tespiti nasıl yaptığıma gelelim. İnanın çetele falan tutmadım ama geceleri yapılan gösterilerde animatör programa başlamayan önce tek tek ülkeleri sayıyor. Avrupa Birliği ülkelerini saydığında bir ses çıkmıyor. Arap misafirler ise coşkulu ses veriyor. Zaten giyimlerinden,konuşmalarından ve yüzlerinde de anlamak mümkün. Kara çarşaf ve peçeli turistleri görebiliyorsunuz. Yani asıl para bırakan (Ruslar dışında) turistler yok.Yerli ve Arap turistler var.
Birazda insan manzaralarından bahsedeyim.
“Aylığı bin lira, sigortası yok”
Havlu bekleyen 2 metrekare kabin içinde gelene gidene gıpta ile bakan gençle sohbet ediyorum. Adı Sıddık. Türkçeyi zor konuşuyor, şive ve aksanı var. Cizre’den üç akrabası ile iki yıldır buraya 4-5 aylığına çalışmaya geliyor. Aylığı bin lira sigortası yok. Sıddık diyor ki, ‘Diğer kardeşlerim ile annem babam yaz dönemi Çukurova’ya ırgatlığa gidiyor. Yazın 5 ay çalışarak kışın rızkımızı çıkarıyoruz. Oralarda iş yok, para yok. Şükür terör azaldı. Devletimiz bizlere sahip çıktı’
“Müşterilerden kalan yemekleri yiyoruz”
Üniversite okuyan ve sezonda otelde çalışarak okul masraflarını çıkarmaya çalışan Vedat oldukça dertli. ‘Muğla’da İşletme okuyorum Bu yıl 3. Sınıfa başlayacağım. İki dönemdir bu otelde çalışıyorum. 1200 lira maaş. Sabah 7’de başlayan mesai gece 01’e kadar devam ediyor. Müşterilerden kalan yemekleri yiyoruz. İçecek yasak. Burada barakada kalıyoruz. Bakın bugün bayram aile hasreti bir taraftan diğer yanda ise ne bayram mesaisi var, ne de fazla mesai. Gece ayaklarımın sızısından uyumakta zorlanıyorum .Bir nevi askerlik bizimkisi. Aileme fazla yük olmadan çalışmak zorundayım. Bu sıkıntılarımda bitecek. Tek hayalim okulumu bitirip bir meslek sahibi olarak para kazanıp 4-5 yıl sonra buradaki insanlar gibi tatil yapmak’
“Müşteri profili çok değişti”
Şef Garson Mutlu ile konuşuyorum.35’li yaşlarda uzun zamandır turizm sektöründe çalışıyor. Adı Mutlu ama kendisi oldukça mutsuz. Diyor ki ‘ Evliyim, bir oğlum var. İkincisi ise yolda. Eşim çalışıyor. Sezonda burada çalışıyorum. Kışın çocuk bakımı ve yemek işleri bana ait. Geçen yıl çok kötüydü. Bu sene biraz kıpırdanma var. Fakat müşteri profili çok değişti. Doğal olarak bahşiş de olmuyor.
Barmenlik yapan Mustafa’ya soruyorum. ‘En fazla hangi içecek alınıyor Mustafa’ En çok bira sonra votka ve rakı. Bakın şu Arap turistler var ya hepsi su gibi alkol tüketiyor. Yetişmekte zorlanıyorum’ diyor.
Ve plaj hizmetleri veren Mehmet ilginç bir şey anlatıyor. ‘Sabahtan akşama kadar plajda çalışıyorum. Dün akşam saatlerinde plaj temizliği için sahildeyim. Hava kararmıştı deniz kenarında çöp torbası var diye gittiğim de ne göreyim Siyah giysiler içinde peçeli bir kadın denizin içinde yüzmeye çalışıyor. Şaşkına döndüm’
“Genelde otel çalışanları 12-16 saat mesai veriyor”
Genelde otel çalışanları 12-16 saat mesai veriyor. Bir kişi hariç. Gözlemeci Asiye. Aslen Denizli’li olan Asiye 11’de mesaisine başlayıp akşam 7 de tamamlıyor.
Otelde yerli turist fazla. Genelde kalabalık aileler tercih etmiş oteli. Tek veya ikili erkek görmedim. Fakat grup halinde kızlar var.Yani kız kıza tatil hala gündemini korumakta. Bakın çok ilginç gözlemimi paylaşayım. Üç kız baş başa tatile gelmiş. Havuz başında güneşleniyor.
Saçlar fönlü ve makyajlı. Ara sıra omuzlarına kadar havuza giriyorlar, yüzmüyorlar. Sadece girip çıkıyorlar. Çünkü saçları ve makyajı bozulacak. Sürekli elerlinde cep telefonu birbirlerine bir şeyler gösterip kahkaha atıyorlar.
Koca bir yılın yorgunluğunu bir haftalık tatil ile atmaya çalıştık. Gördüklerimizi duyduklarımızı heybemize koyarak sizlere getirdik.Tatil emekçileri ve tatil yapanları kendi penceremizden yorumlayamaya çalıştık.
Sonuçta tatil biter iş başlar…
Gecikmeli de olsa mutlu bayramlar. Aydınlık yarınlar diliyorum…