İnternet yazar sayfamda yaşamdan kesitler ve özlü sözler paylaşmaktayım. Yapmış olduğum paylaşımı ve bir okurumla aramızda geçen yazışmaları hiç ekleme yapmadan aynen paylaşıyorum!
Hani: “Türkiye'de kanun mu var?” Diyorlar ya…
“Evet, Türkiye'de kanun var ve Adalet Sarayı adaletle çalışıyor. Bir süre önce bisiklet kazası geçirmiştim ve sizlerle paylaşmıştım. Karşı taraf yalan ifadelerle her ne kadar mahkemeyi uzatmış olsa da kaza yerine gelen keşiften sonra haklı olduğum davada mahkeme lehime sonuçlandı. Şoförlerden ricam vazgeçilmez vasıtam bisiklet trafiğe dahil lütfen yayalara bisiklet sürücülerine trafikte yol verin ve trafik kurallarına uymayı ihmal etmeyin. Çünkü en ufacık bir ihmalle ya kendimizi ya da başkasını canından edebiliriz.” Diye yazdım.
Okurum: “Efendim çok geçmiş olsun artık o kadarda kanun olmak zorunda bu ülkede yazarlar gazeteciler fikirlerini savunanlar, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı muhalefet yapanlar içeri tıkılıyor. Fakat her nedense kanunlar onlara geçerli değil adaleti bağımsız birimler verirler, işlerine gelmeyince işlemiyor.” Dedi.
Amacım sadece yaşadığım bir gerçeği paylaşmaktı beyefendinin yorumuysa politika kokuyordu. “Teşekkür ediyorum. Lakin bu ülkenin ilkelerine uymak, kayıtsız şartsız vatan bayrak devlet millet ve gelecek nesiller adına adaletli vatandaşlar olmaktan geçiyor. Bizler vatandaş olarak yalan hile ihanet çemberinde at koşturduğumuz sürece, bahsini ettiğiniz kesimler bu ülkenin pozitif ve negatif her alanından sorumludur sorumluyuz.” Dedim.
“Elbette sorumluyuz, ama demokrasiye Cumhuriyet’e tek adam rejimi, faşist baskılı düzene kayıtsız kalmayacak kadarda sorumluyuz. Anayasalar halk için yapılır kişiler için değil. Başkan onun yardımcıları istediği gibi yasa çıkarsın. Bizlerde oligarşi düzenle yönetilmeye duyarsız kalalım öyle mi? Neden evet neden hayır dememiz gerektiğini anayasal hak hukuk olarak devleti yönetenlerin halka anlatması gerekmiyor mu? On sekiz madde değişiyor tamamına bakarsanız bir tek kişi için yapılmış oysa anayasalar halkın idaresi halkın yaşam koşulları ve halkın düzeni için yapılır.” Dedi. Benim paylaşımımın bu söylenenlerle alakası yoktu tabi cevapsız kalmadım: “Ortada gizli saklı olmayan gayet açık net şeffaf on sekiz madde içeriği var. Beğenmek ya da beğenmemek sizin sorununuz. 16 Nisan 2017’de Referandum var. AKP MHP CHP HDP her yerde stant kurmuşlar ve özgürce kendilerini ifade
ediyorlar. Türk Ulusu sanıldığı kadar aptal yerine konmamalı sandıkta özgür irade neticeyi belirleyecektir.” Dedim.
“Tabii buna yürekten inanmak istiyorum. Tek adam rejimimi Cumhuriyet ve demokrasimi hepimiz bekleyip göreceğiz. Baskılar olmadan zorla mitinglere götürülmeden talebi olanlara disiplin cezası verilmeden. Ya tarafsın ya bertaraf uygulamasına geçilmeden oysa halk adına çalışan yöneticiler yok ki, olsaydı bu ülke bu hale gelmezdi.” Dedi.
Yurt dışı geçmişimden dolayı Hava Limanında oy kullanıyordum. “Beni hiçbir kimse oy kullanmam için zorlamıyor. Mitinglere zorla götürülen vatandaşlara masal diyorum. Referandumda on sekiz madde masada masayı devirenler şapkayı masaya koyarak düşünmeliler. Marifet makama göz koyanlarda değil marifet vatan adına gelecek nesiller adına iş yapanlarda.” Dedim.
Yurt dışında olmak yurttan haberdar olmamak değildi beyefendi: “Sanıyorum siz yurt dışında yaşıyorsunuz ülkeden haberiniz yok. Bunun yanı sırada sadece yandaş medyaların haberlerini okuduğunuz belli oluyor.” Dedi.
Beyefendiye gülücük simgesiyle: “Sekiz yıldır Türkiye'deyim ülkemde sokağın dilini önemseyenlerdenim kimsenin de yandaşlığını yapmıyorum. Ayrıca ben Partici değilim devletçiyim. Taşın altına elini koyan çöpçüsünden tutunda en başındakilere kadar hepsine minnettarım. Sizler yazılı ve görsel basını işinize geldiği gibi kullanmak algılamak isteyebilirsiniz. Lakin devir değişeli çok oldu, hiçbir unsur minder altında kalmıyor.” Deyip sözlerimi noktaladım.
Siz siz olun sizden farklılardan çekinmeyin farkı fark edip fark yaratanlardan olun. Referandumda özgürce “Evet” veya “Hayır” deyin, ama farklı düşünene farklı gözle bakıp birbirinizi kırmayın incitmeyin üzmeyin üzülmeyin…