Değerli Okurlarım geçen hafta ki yazımda Ateizm ve Deizmi paylaşmıştım. Bu hafta yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğim. Hepimizin bilgi sahibi olması düşüncesiyle bu haftada Teizmi sizler için yorumlayacağım. Din felsefesi konusunda her bireyin ayrı görüşleri olduğu için bizler tabi ki buna saygı duyuyoruz ve duyacağız. Bundan dolayıdır ki eksik ve hatalarım varsa lütfen affedin.
Teizm; Dilimizde Tanrıcılık anlamına gelmekte olup, alt yapısında Allah’ın varlığına inanma fikri yatmaktadır. İnsan doğa ile ilişkisini Allah’la kurar. Teizm, var olan her şeyin Allah tarafından yaratıldığını kabul etmektedir. Teizmi kabullenen kişilere de teist, denir. Bir felsefi görüş olarak varlığını sürdüren Teizmde, Allah’ın insanlara çeşitli Dinler Nebiler ve Peygamberler gönderdiği fikri vardır. Teistlere göre Allah tarafından indirilen dinler ve gönderilen Peygamberler belirli şekillerde kabul edilmektedir. Yani Teizm, herhangi bir din ya da peygamber belirlememiş olup onların varlığına ’da inanmıştır. Teizm de, İnsanlar kötülük yapmaktan kaçınır, iyilik yapmak için çaba sarf ederler. Dolayısıyla bu teizmin ahlak yasasıdır. Geçmişten bu yana dünya üzerinde ki bilim ve teknolojinin gelişmesi bazı felsefi akımların değişmesine ve yenilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hal böyle ki bunun en büyük etkileri ise genellikle din ve ahlak felsefesi üzerinde olmuştur. Bilgiye erişimin kolaylığı gençlerde bazı düşüncelerin oluşmasına ve var olan düşüncelerin değişmesine neden oluyor. Günümüz dünyasında teknoloji ve bilimin ilerlemesi, insanların hayal ettiği şeylerin teknoloji tarafından yapılması ve meydana getirilmesi, yavaş yavaş teizm düşüncesinin de şekillenmesine neden olmaktadır. İnsanlar, özellikle de gençler artık eskisi gibi körü körüne bazı şeylere inanmıyorlar. Televizyon ve İnternet’in evlerimize girmesiyle insanların, özellikle gençlerin fikirleri de değişmeye başladı.
Gençleri, bu düşünceye sevk eden durumlar ise dinde hurafelerin artması durumudur. Demem o ki; Dinimizi gelenek görenek olarak sağdan soldan dinlemek yerine, anlayacağımız dilde kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’i elimize alıp, hepimiz birkaç kez okumalı ve ne manaya geldiğini öğrenmeliyiz. Öyle mahallenin delisi gibi her önümüze sunulan bilgiler yerine gerçekleri öğrenip dinimizin gereğini yerine getirmeliyiz. Biz, dinimize sırtımızı verirsek sırtımız yere gelmez ama öyle fitne fücurla değil, aşkla huşuyla, gerçek manada Allah’ın istediği şekilde sırf birileri görsün iyi Müslüman, iyi insan desin diye dizlerinizle değil, kalbinizle bağlanın derim.
Hepinize sağlıklı güzel günler diliyorum. Yazının devamı haftaya. Hepiniz Allah’a emanet olun.
Güldane Kaya