Siyaset, milleti yönetme bilgi, beceri ve sanatıdır, diyebiliriz.
Bir kavram içinde yönetenler ve yönetilenler vardır: siyaset denince ilk akla gelen yönetenler olmaktadır. Hâlbuki yönetilenler siyasetin temelidir. Yani siyasetin temeli millettir.
Bir toprak parçasını vatan yapanda, onun üzerinde devlet kuranda millettir.
Milletin yönetim fonksiyonunu devlet, devletin yönetim fonksiyonunu da iktidar icra Etmektedir. Birçok kimse de iktidar olmakla ülke problemlerinin biteceğini zannetmektedir.
Evet.,iktidar toplumsal sorunların çözümü için en etkin araçtır.Ancak toplumun kendisi, Sorunlar karşısında olumlu tepki vermiyorsa iktidar da çare değildir.
Bir iskelete, cansız bedene serum taksanız faydası olur mu?
Öyle ya, rahat yaşamak için çok mükemmel binalar yapsanız, içinde her çeşit İmkân ve nimet bulunsa fakat burayı bir sürü ölümcül hastalarla doldursanız Ne faydası var. Durum ölümle sonuçlanacaksa hiçbir şeyin faydası yok.
Ayni şekilde bir millet kötülüklerden, yanlışlıklardan kendini temizlemedikçe Güzele ve doğruya, gerçeğe meyletmezse bir partinin iktidara gelmesi çözüm değildir. İçinde bulunduğumuz siyasi ortamda bunun ibretli örneklerini görüyoruz. Devlet, emekliye daha yüksek maaş versin, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olana daha fazla ücretsiz sağlık hizmeti sunsun istiyoruz. Bunu istiyoruz ama araştırmalara göre, özel sektörde çalışanların yüzde 64.7’si asgari ücret artı yüzde 10 bandında maaş alıyor. Gerçekte durum elbette böyle değil. Onbinlerce çalışan açıktan maaş alıyor, prim ve vergi ödemiyor. Doktorları bile asgari ücretten maaş alır gösteren özel hastaneleri var ülkenin. Devlete mümkün olduğunca az verip, devletten mümkün olduğunca çok almaya çalışmanın bizi götüreceği yer iyi bir yer olmaz.
Önce millet uyandırılmalı. Millet hasta ise ne sağlıklı bir siyaset, ne sağlıklı bir iktidar, nede sağlıklı bir devlet ortaya çıkar. Bu siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz hikmetine tastamam uygun bir tespittir.
Bununla ilgili bir örneklendirme yaparsak
Hz Peygamber döneminde Ashabtan, Amr bin as Çağının dört büyük Arap dâhilerinden biriydi. Peygambere olan sevgisini şu ifadelerle açıkladı. Yeryüzünde bana Resulullahtan daha sevimli bir kul yoktur.
Müslüman olmadan önce Bedir, Uhud, Hendek gibi bütün muharebelerde müşriklerle Birlikte Peygambere karşı durmuştur.
Ancak hicretin 8. yılında yani Peygamberliğin 21.yılında peygamberimiz Ve sahabesinin Kâbe ziyaretinden sonra pişmanlık duymaya başlamış ve Halid bin Velid gibi birkaç arkadaşıyla birlikte Medineye giderek Müslüman olan Amr bin As, a sen akıllı, aklı başında bir adamdın. İslamiyeti kabulde seni geciktiren Ne idi. diye sorulmuştu.
Amr bin. As biz, bizden önceki kuşaktan yaşlı başlı bize hâkim Bir toplulukla bir arada bulunuyorduk. Onlar karşılıklı dağlar arasındaki Bir dağ yolunu tutup gittiler. Biz de ovaya çıkıncaya kadar onlara uyduk.
Onlar Peygamber Aleyhisselamı inkâr ettiler. Onlarla birlikte bizde inkâr ettik.
O zaman işimiz üzerinde hiç düşünmedik. Sadece onları taklit ettik.
Onlar ölüp gidince bizlere kaldı.
Peygamber Aleyhisselamın işine bakıp gerçekliği belli olunca İslamiyet sevgisi Kalbime düştü der.
Galiba bu millet de karşılıklı dağlar arasındaki yolda ilerleyen ve Her defasında milleti aldatan partileri ve liderleri yol ovaya çıkıncaya kadar Takip ve taklide devam edecek.
Toplumların ve kişilerin çıkarları, Her işi en iyi yapana ulaşıp ondan yardım ve destek almaya bağlıdır.
Akıllı Bir insan malın en iyi kalitede olanını almak ister. Sağlığını en iyi doktora Emanet etmeyi, haklarını en iyi avukatın savunmasını, hesabını en iyi ve dürüst Muhasebecinin tutmasını, ticaretini en iyi tüccarın yapmasını ister.
Bir eş açısından arzu edilen her işi en iyi bilen tarafından yapılması
Arzusu toplum için de gerekli ve geçerli bir kuraldır.
Kamu sektöründeki İşlerin kaliteli bir şekilde yürütülebilmesi de her alanda en iyilerin İş başında olmasını sağlamakla mümkün olabilecektir.
Osmanlı devletinin çöküşünü hızlandıran adam kayırma, işi ehline vermek Yerine kayırılan ve itibar gören kişilere verilmesi Cumhuriyet döneminde de Devam eden bir hastalık olarak kalmıştır.
Türk toplumu son derece zeki Ve her konuda alanın zirvesinde çıkmış insanlar yetiştirmiştir.
Toplumumuzun uzun vadeli ve güçlü projeleri gerçekleştirip ileri hedeflere Ulaşabilmesi için bütün kamu hizmetlerinde işi en iyi bilen ve yapan kişilere Görev verilmesi, muhteşem sonuçlar elde etmemizi sağlayacaktır.
İlerlemenin ve gelişmenin büyümesinin anahtar prensibi her işin ehline verilmesi olacaktır. İşini iyi yapmak konusunda hassasiyeti, titizliği ve prensipleri olan İnsanlar emir kulu olmak yerine her şeyi dürüşçe yerli yerinde yaparak Yağcılıktan ve müdehaneden de uzak durmayı iyi bileceklerdir.
İnsanların ve toplumların hayatının kaliteli ve uzun ömürlü olabilmesi
Kendi istek ve iradelerine bağlıdır. Kolaycılığa kaçarak ucuzundan ve kalitesiz Yaşamak her zaman insanı mahcup ve perişan edecektir.
Kaliteli yaşamak için ahlakı, dürüstlüğü, hakkaniyete riayeti hayatın düsturu Haline getirmek gerekmektedir. Hayatımızı yüksek ahlaki değerlerin prensiplerine Göre yönetmeyi ve topluma yüksek değerlerin hâkim olmasını sağlamayı Hedef edinirsek göreceğiz ki her şey hızla iyiye doğru gidecek ve işlerimiz de kolaylaşacaktır.
Artık toplum olarak hedefimiz kısa zamanda köşe dönmek ve az emekle Hak etmediğimiz zenginliklere kavuşmayı hayal etmek yerine haramsız zengin olmak, ahlakı ve hukuku Hayatımıza hâkim hale getirmek olmalıdır.
Selam ve dua ile.
20/04/2024