Değerli okuyucularımız herkese dua ve selamla yazıma başlıyorum.Aslında hep içimizde olan, bizden uzak olmayan,yaşantımızda bizleri gölge gibi takip eden, bir nasihat abidesi olan ölümün, musibetlerin bastırdığı, günümüz dünyasında, depremlerin, savaşların, açlı-ğın, yokluk ve yoksulluğun, zulüm ve gözyaşlanın cirit attığı dünyamızda, insanlığı iliklerine kadar işleyip, acaba kendine getirebilecek mi?
Hergün ebediyete nice yolcu veren insanlık, derin bir üzüntü ve arayış içinde hesaba çekilme-den, kendi nefsini hesaba çekecek bir uyarılma istikametinde düzelmeye gidecek mi?Bu bedenin bile emanet olduğu insanoğlunu, ecel yaka-almadan, doğruluk ve hak yolda, maddi ve ma-nevi elinden gelen tüm imkanları seferber ede-rek,insanlığa iyilik ekseriyetinde mesafe kat-edecek mi? Çünkü doğruluk insanlığı iyiliğe götürür.İyilikte insanlığı cennete götürür.
İşte maneviyat ikliminin bu can pınarlarından beslenip, baki olan dünya için, bitmek tükenmek bilmeyen bir tasarruflar yumağıdır.Bilen ve uyanan insanlar için.Aldatıcı olan dünya sevdasının, parıltılarına kendini kaptırmayan insan,ebedi dünyanın nimetlerine yatırım yapan insandır.İnsanlık bir tefekkür izzetine girdigi zaman, dünya hayatının aslında her ne kadar uzun bir zaman dilimi olarak görülse de bir yolcu-nun bir ağaç gölgesindeki dinlenme süresi kadar kısadır.
Dost istersen Allah yeter. Mal istersen kanaat yeter. Düşman istersen nefis yeter. Bu yukarıdaki vecize sözleri bilen, anlayan, te-fekkür eden her insan için,doğru istikametten sapmaması için, bir ayna olması gerekir.Değerli okuyucularımız,istikametinize ışık ola-rak, yönümüzü bulmak için, verilen bu ayna sönmeden, bir kez daha bu sancılı günlerden kendimizi sorgulama sınavına koyup, uyanmalıyız.
Her bir musibet, yönünü ve hakikatı bulmada bir sınavdır.Bu sınavı kazanmak, ve ebedi hayatın birer varisleri olarak,istikamet güneşimiz batmadan, hakka yürümek için, içimizdeki gizli düşmana teslim olmayalım, hep iyiliklerle kalalım.
Sevgi ve saygılarımla