Şerif Hüseyin ile etrafına topladığı bir avuç bedevinin bu teşebbüsü zaman içinde; “Araplar, Birinci Dünya Savaşı’nda bizi arkamızdan vurdu.” söyleminin mesnedi hâline dönüşür. Hattâ bazı çevreler daha da ileri giderek bunu, Araplardan bize hayır gelmeyeceğinin, onlardan kurtulmak gerektiğinin gerekçesi olarak sunarlar. Bu unsurdan uzak durmamız gerektiğini sessiz ve derinden fısıldarlar. Bazıları, cuma günü yazdığım her iki hezimeti de bu olaylarla doğrudan irtibatlandırır. Yıkımların arkasındaki en önemli sebebin bu ihânetler olduğunu öne sürer. Bu doğru değil. Güçlü devletler ihânetlerle yıkılmazlar. Çöküş ve hezimetlerin daha köklü sebepleri vardır. Fakat burada ilginç olan şudur ki, Murat Giray’ın ihânetinden dolayı bugüne kadar hiç kimse Kırımlılara “hain” dememiştir. Kimse yanlış anlamasın. Biz de Kırımlılara “hain” demiyoruz. Onlar bizim canımız. Hem dindaş hem de töreyle bağlı olduğumuz kardeşlerimiz. Her zaman da haklı davalarının davacısıyız. Ne Murat Giray’ın ihâneti ne de Şerif Hüseyin’in isyanı, mensubu oldukları milletleri töhmet altında bırakır. Bir şahsın ya da onunla beraber hareket eden bir grup insanın kusurunu bir topluluğa ya da mensubu olduğu millete yüklemek hak ölçüsüyle bağdaşmaz. Kanunlarda bile suçun şâhsîliği prensibi vardır. Hain varsa o tek bir şahıstır millet değil. Maalesef bu ülkede bazı zihinler, yakın târihin bir koridorunda sıkışıp kalmış, bir türlü onun ötesine geçememektedir. Bunun yol açtığı en büyük sıkıntı ise Türk-Arap ilişkilerini bütünüyle onun üzerinden okuyup anlama ve günümüz hâdiselerine de sürekli onu öne çıkararak ve yalnızca ona atıfta bulunarak bakma eğilimidir. Bugün belli çevrelerin Araplara ilişkin yaklaşımlarında bunun ne kadar tesirli olduğunu görmekteyiz. Bu, hem eşyanın tabiatına hem de siyâsetin ve millî menfaatlerin doğasına aykırıdır. Fakat ne yazık ki, bu ülkede yıllardan beri bu yapılıyor. Şerif Hüseyin’in kalkıştığı isyan, temcit pilavı gibi sürekli gündeme getirilir. Hayırlı günler diliyorum. 23 EKİM 2023 PAZARTESİ