Ortada parsellenmiş bir siyasi zemin var. Herkes kendi mülkünün padişahı. Küçüğünden büyüyüne, her gün aynaya bakıp, benden büyük varmı? Diye soranlar bir kibir bir azamet...
yedi cihana serdar olan Osmanlı padişahlarının saray teşrifatında; bir görevli, resmi görevle bulunurdu. Görevi; Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var diye tekrarlamaktı. Şimdikilerin çevresinde, sadece "sizden büyüyü yok" diyenler var.
Bir koltuk kapan sımsıkı yapışıyor. Koltuğunu kaybeden yeni bir koltuk peşinde koşuyor. Siyaset sadece bir koltuk yarışı olarak görülüyor. Ne tarafa bakarsanız lider sultanları, lider karizmaları, liderlerin yanılmazlığı, liderlerin vazgeçilmezliği, etrafında siyasete atılanların mutabık olduğu oyun sürdürülüyor.
Siyaset, millete hizmet davasında gerekirse kendi kefenini sırtına giyenlerin işi olmaktan çıkmış; menfaat paylaşımında yer almak isteyenlerin yeni fırsat alanı olmuştur.
Millet yanmasın diye kendini ateşe atanların davası olması gereken siyaset, ne yazık ki, milleti yakıp kendisini kurtaranların davası olmuştur.
Milletin, Milliyet gibi, Cumhuriyet gibi, Din gibi, bayrak gibi ortak değerleri, partilerin kimliği haline getirilerek, siyaset ucuzlatılmıştır.
Siyaset, ortak kimliklerin istismar edildiği alan haline dönüştürülmüştür. Ortak değerlerimiz, ayırt edici kimlik yapılarak, etiket yapılarak, tabela yapılarak kamplaşma arzularına alet edilmiştir